26 Nisan 2007 Perşembe

KIRAVATSIZ VE TAKIM ELBİSESİZ BİR BASIN AÇIKLAMASI

BASIN AÇIKLAMASI
Elindeki kağıtta ne söyleyeceği belli. Cümleler itina ile sıralanmış. Kravatı, -sıcağa rağmen- takım elbisesi ciddiyetini süslüyor. Ses tonunda vatanı kurtarsa kurtarsa biz kurtarırız gibi bir eda. "Günümüzün kosulları ve yaşanan son gelismeleri daha dikkatle ve bilinçli olarak izlemek, dogru anlamaya çalismak ve Türkiye Cumhuriyeti”ni her türlüsapkınlık ve ihanete karsi koruyabilmek için sürekli uyanik ve etkin olmakzorundayiz. Teslimiyetçi ve işbirlikçi zihniyet bugün yeniden hortlamış ülkeyi bir karanlığa doğru sinsice götürmektedir…" Sağındaki, solundaki ve arkasındaki kişiler bir sütun gibi hareketsiz ve öylece durmaktadır. Onlar kimdir ne iş yaparlar ne yer ne içerler bilmiyoruz. Hepsi ciddiyetini sabit ve sert bakışlarla ifade ediyor. Kesinlikle kamera ile göz göze gelmek yok! Onların orada duruş gayesi o değil çünkü. Yapılan basın açıklamasının noktasından virgülüne kadar katıldığını ifade etmek ve basın açıklamasındaki sinsiliğin farkında olan bir birkaç kişiden biri olduklarını göstermek. Eğer basın açıklamaları haber değeri taşır da akşam haberlerine konu olursa nasıl olsa ekranın bir köşesinde ucundan kıyısından gözükecekler.
Türkiye’de son birkaç yılda basın açıklamaları o kadar arttı ki gittikçe cümleler birbirine benzemeye başladı. Bunu gerçekten bir tehlikenin bir sinsiliğin farkında oluş olarak mütalaa etmek yeterli mi?
Gencinden yaşlısına birçok kimse için ekranlarda gözükmek reddedilmeyecek bir seçenek. Buna ünlüler de dahil. İşte o ekran seçeneği bir anda diğer seçenekleri perdeleyiveriyor. Gerçekler birden buharlaşıveriyor.
Elinize bir kamera bir mikrofon alın ve çıkın sokağa ne demek istediğimi anlamak için. Bir anda bir miting alanına dönüverecektir bulunduğunuz yer. Bir de kalabalıkların insanı çeken cazibesini ekleyin bu manzaraya. O zaman daha da netleşecektir fotoğraf.
Ankara’da patlayan hain bombadan sonra olay yerinin bir anda kalabalıklaştığını gördük. Kalabalıklar kalabalıkları çekti. Kameralar da kalabalığı…
İnsanların arasında yaralılara müdahale etmek isteye ilk yardım ekipleri.
Olay sonrası delil toplamaya çalışan polisler…
Yakınlarını arayan kimseler…
Herhangi bir patlamanın sonunda oranın bir pazaryerine döndüğünü çok gördük.
Televizyonda ya da gazetelerde gözükmek neden bu kadar önemli halkımız için?
Yozgat Sorgun’daki olaylar sonrasında bir vatandaş kamera(man)lara buraya kadar gelip bu başarımızı, bizleri (ve beni de) çektiğiniz için “sizlerin de ayağına sağlık” demişti. O vatandaşın orada yüzüne bir mutluluk çöküvermişti kendi gündemini oluşturduğu için. Belki de onun gibiler yangına verdikleri evleri söndürmeye çalışan itfaiyenin hortumunu kendi icraatlarının kameralarca daha fazla görüntülenmesini sağlamak için kesmişlerdi. Kalabalıkların olduğu yerde sorgulama yoktur ve her şey mubahtır. Hele hele orada bir kamera varsa çok daha fazlası vardır.